Bugüne kadar farklı boyutlara ve kapasitelere sahip fiziksel depolama araçları kullanılmış olsa da bu durum bulut teknolojisi ile birlikte köklü bir değişim geçiriyor. Herhangi bir fiziksel karşılığı bulunmayan bulut tabanlı teknolojiler, başta depolama olmak üzere farklı amaçlar doğrultusunda kullanılabiliyor. Nesnelerin İnterneti (IoT), otomasyon sistemleri ve yapay zeka gibi diğer yenilikçi teknolojilere de destek olan bu benzersiz depolama çözümü, ne yazık ki siber saldırılara oldukça açık bir ortam. Tamamen dijital altyapıya sahip bulut teknolojisinden faydalanırken maksimum koruma sağlamak için neler yapmanız gerektiğini içeriğin devamına göz atarak öğrenebilirsiniz.
Bulut güvenliği tabiri, bulut tabanlı uygulamaların, verilerin ve sanal altyapının bütünlüğünü korumak amacıyla gerçekleştirilen işlemlerin tümünü tanımlamak amacıyla kullanılıyor. Bu terim, tüm bulut dağıtım modellerinin ve hizmetlerinin yanı sıra isteğe bağlı çözümler için de geçerli. Genel olarak bulut tabanlı hizmetlerde hizmeti veren taraf, temel altyapı ile birlikte buluttaki uygulamaların ve verilerin güvenliğini sağlamakla da yükümlü. Bu da hizmet sağlayıcısı konumundaki şirketlerin güvenlik konusunda daima dikkatli olmalarını ve bu alandaki gelişmeleri takip ederek uygulamalarını gerektiriyor.
Bulut dağıtım modelleri, bulut güvenliğini daha iyi anlayabilmek açısından büyük önem taşıyor. Genel, özel, hibrit ve çoklu olmak üzere dört temel dağıtım modeline sahip olan bulut teknolojisinin risk düzeyi de dağıtım modeline bağlı olarak değişiyor. Örneğin; Microsoft Azure ya da Google Cloud gibi genel dağıtım modeline sahip hizmetlerde güvenlik risk düzeyi daha düşük iken tek bir kuruluş için ayrılmış ve aynı kuruluş içinde farklı kişiler tarafından ulaşılabilen özel dağıtım modelinin risk düzeyi daha yüksek. Her iki dağıtım modelini ve bulut hizmetlerini harmanlayan hibrit ya da çoklu dağıtım modellerinde de risk düzeyi daha da fazla. Bulut tabanlı hizmetler, güvenlik risk düzeyi ne olursa olsun sürekli kötü amaçlı kişilerin ve siber saldırıların hedefinde oldukları için her zaman efektif önlemler almak gerekiyor.
Ayrıcalıklı Erişim Yönetimi (PAM), her geçen gün daha büyük kaynakların desteğiyle çok daha donanımlı bir şekilde siber saldırılar gerçekleştiren kötü amaçlı kişi ve gruplara karşı en güncel ve kapsamlı savunma stratejilerini bir araya getiriyor. Sürekli güncellenen ve gelişen Ayrıcalıklı Erişim Yönetimi, böylece bulut güvenliği de dahil olmak üzere verilerinizi koruma konusunda daima etkinliğini sürdürmeyi başarıyor. Mevcut siber saldırı senaryolarına karşılık yetkili oturum yöneticisi, merkezi parola yönetimi, iki faktörlü kimlik doğrulama, dinamik veri maskeleme ve ayrıcalıklı görev otomasyonu gibi gelişmiş uygulamaları bir araya getiren bu eşsiz güvenlik anlayışı, bulut teknolojisinde de çeşitli yenilikleri uygulamaya dahil ederek daha esnek ancak çok daha güçlü ve kapsayıcı bir hal alıyor.
Klasik güvenlik yöntemleriyle bulut teknolojisinin açıklarından ve risklerinden korunmak imkansız olduğu için Ayrıcalıklı Erişim Yönetimi (PAM) ile yenilikçi yaklaşımlar geliştirmek gerekiyor. Ancak bu şekilde bulut teknolojisi gibi yeni bir dijital hizmete uygun çok daha etkili bir güvenlik ekosistemi oluşturulabilir. Ayrıcalıklı Erişim Yönetimi’nin bulut güvenliğini sağlamak için uygulanan adımlarından bazıları ise şunlar;
Bu ve benzeri Ayrıcalıklı Erişim Yönetimi adımları, bulut teknolojisi gibi geleneksel güvenlik programları ya da güvenlik duvarlarıyla korumanın imkansız olduğu oluşumların dahi etkili bir şekilde korunmalarını sağlıyor. En önemli faydası, klasik önlemlerin yetersiz kaldığı noktalarda devreye girerek işleyişin sorunsuz ve güvenli şekilde devam etmesini sağlamak olan Ayrıcalıklı Erişim Yönetimi’ne siz de Single Connect ile sahip olabilirsiniz.